Arşiv logosu
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • English
  • Türkçe
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Bender, Rukiye Ada" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 10 / 10
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Correlation between fetal central nervous system anomalies with increased lateral ventricle size
    (2017) Doğan, Ozan; Bender, Rukiye Ada; Akar, Bertan; Gümüştaş, Gökhan; Özcan, Canan; Çalışkan, Eray
    Introduction: Ultrasonographic evaluation of the width of the lateral cerebral ventricles during the routine anomaly scan is recommended. The purpose of this study is to establish the correlation between lateral ventricle size and central nervous system(CNS) anomalies at 16-28 weeks of gestation.Methods: 1875 pregnant women at 16-28 gestation weeks who have admitted to our clinic between 2015-2016 were involved in this retrospective study. Fetal lateral ventricles were measured bilaterally at the level of the choroid plexus glomus. The widths of the left and right ventricles were compared with gestational age, maternal age and presence of CNS anomalies. The relationship between ventricular asymmetry, isolation and other ultrasonographic anomalies was also analyzed.Results: There was no statistically significant difference between maternal age, gestationalage and fetal sex with CNS anomalies and ventricular width (p>0.05). The presence of CNSanomalies appeared to be strongly related to the size of the lateral ventricle (p<0.001). In theROC curve analysis, cut-off values of the right and left ventricular widths for detecting CNSanomalies were found to be 9.25 mm (61% sensitivity and 98.7% specificity) and 9.15 mm(68.3% sensitivity and 97.4% specificity), respectively. 37.5% (n=15) of cases withventriculomegaly were diagnosed with isolated ventriculomegaly and 42.5% (n=17) ofventriculomegaly cases were found to be asymmetric. 2.1 %(n=41) of all cases had otherultrasonographic abnormalities coexisting with CNS anomalies.Conclusion: Ventriculomegaly can be a prognostic indicator for CNS abnormalities.Pregnancy follow-up examinations should involve the width of the both lateral cerebralventricles. Further investigations to determine the cut-off value of the lateral ventricle sizeshould involve the postpartum period as well.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Diagnostic sign of intra uterine extra amniotic adhesions with 4D ultrasonography: sheet on string
    (Galenos Yayincilik, 2018) Çalışkan, Eray; Bender, Rukiye Ada; Aslancan, Reyhan
    Intra uterine adhesions seen in pregnancy, which were defined in 1894 by Joseph G. Asherman, are divided into two groups as intra amniotic and extra amniotic adhesions. Intra uterine intra amniotic adhesions, which are also known as intra amniotic bands, are easily detectable in first and second trimester ultrasonographic examinations; therefore, close follow-up could provide an appropriate approach.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Diagnostic sign of intra uterine extra amniotic adhesions with 4D ultrasonography: Sheet on string
    (Galenos Yayınevi, 2018) Çalışkan, Eray; Bender, Rukiye Ada; Aslancan, Reyhan
    Dear editor; Intra uterine adhesions seen in pregnancy, which were defined in 1894 by Joseph G. Asherman, are divided into two groups as intra amniotic and extra amniotic adhesions. Intra uterine intra amniotic adhesions, which are also known as intra amniotic bands, are easily detectable in first and second trimester ultrasonographic examinations; therefore, close follow-up could provide an appropriate approach. Also intrauterine extra amniotic adhesions are a causative factor of infertility, early pregnancy loss, preterm delivery, cesarean section due to malpresentation, placental invasion abnormalities, and intra uterine fetal death(1,2) . There are no ultrasonographic diagnostic signs for intrauterine extra-amniotic adhesions in the literature, and the presumption of negative pregnancy outcomes and following up these patients is difficult for obstetricians. The aim of this study was to provide a handy method to distinguish intrauterine extra- amniotic adhesions for pregnancy outcomes and postpartum follow-up. Based on second trimester detailed ultrasonography outcomes, twenty-four patients were identified as having intrauterine extra amniotic adhesions through 4D ultrasonographic investigations. Sixteen patients had cesarean deliveries; the indications were previous cesarean section for ten, presentation abnormality for four, and placentation abnormality for two of the pregnant women. The intrauterine extra amniotic adhesions were verified during cesarean operations. Eight of the pregnant women had vaginal deliveries and six months after the delivery, adhesions were verified via hysteroscopic imaging. The locations of the adhesions were observed as following: fifteen of the women who had cesarean section had isthmic adhesions (93.75%), and one had cornual adhesion (6.25%). All eight women who had vaginal deliveries had adhesions in the uterine cornu (100%). In conclusion, intrauterine extra-amniotic adhesions can be identified by a specific ultrasonographic appearance known as “sheet on string,” because it looks like a sheet spread out on a string (Figure 1, 2). Intra uterine adhesions that have not been identified in the preconception period but are important for pregnancy follow-up can be determined using 4D ultrasonography during anomaly screening with the advantage of amniotic fluid’s image quality increasing effect.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Gebelerde bakteriyel vajinozisin oral ve oral + vajinal tedavisinin gebelik komplikasyonları üzerine etkisi
    (2017) Başbuğ, Alper; Çalışkan, Seyda; Ellibeş Kaya, Aşkı; Bender, Rukiye Ada; Akar, Bertan; Özcan, Canan; Çalışkan, Eray
    Amaç: Bakteriyel Vaginosis (BV), anormal vajinal flora ile karakterize, iyi bilinen bir hastalıktır. Preterm doğum için önemli bir risk faktörüdür. Amacımız BV'si olan gebelerde preterm doğum riskini azaltmada hangi tedavi seçeneğinin daha iyi olduğunu bulmaktı.Materyal ve Metod: Bu prospektif çalışmada 24-28. Gebelik haftalarında antenatal polikliniğimize vajinal akıntı şikâyeti ile başvuran toplam 60 gebe kadını değerlendirdik. 60 hastanın 25'i nitroimidazol + mikonazol nitrat intravajinal, diğer hastalara ise oral imidazol + vajinal mikonazol ile tedavi edildi.Bulgular: Tedavi seçenekleri arasında servikal uzunluk, preterm doğum riski ve PPROM arasında anlamlı bir farklılık bulunmadığını saptadık.Sonuç: Gebeliğin erken dönemlerinde saptanan BV'nin tedavisi, gebelik sonuclarını olumlu yönde etkileyebilir. Nitroimidazolidin oral veya vajinal kullanımı BV'nin tedavisinde etkilidir. Vaginal veya oral kullanım ile elde edilen fayda benzerdir
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Histeroskopi sonrası gebelikte uterin rüptür: Olgu serisi
    (2017) Başbuğ, Alper; Akar, Bertan; Çalışkan, Eray; Bender, Rukiye Ada; Zeteroğlu, Şahin; Aslan, Melisa
    Gebelik sırasında uterin rüptürü hem anne hem fetüs için yüksek mortalite ve morbidite ile ilişkilidir. Miyomektomi ve septum rezeksiyonu gibi histeroskopik operasyonlar, bu operasyonu takip eden gebeliklerde uterin rüptür için bilinen risk faktörleridir. Bu çalışmada Şubat 2014 ve Kasım 2016 arasında Kocaeli Medical Park Hastanesi'ne başvuran dört infertil hasta sunulmaktadır. Üç hastanın histeroskopik septum rezeksiyonu komplikasyonsuz olarak tamamlanmış olup, dördüncü hastada histeroskopik miyomektomi sırasında 7-8 mm boyutunda bir rüptür tespit edilmiştir. Hastaların hepsi histeroskopiden bir yıldan daha az süre sonra gebe kalmışlardır. Uterin rüptürler ilk üç hastada 22., 38. ve 10. haftalarda gerçekleşirken, sonuncu hasta sorunsuz bir gebelik geçirmiş ve rüptür sezaryen sırasında fark edilmiştir. Histeroskopi ve gebelik arasında geçen sürenin kısalığı uterin rüptür riskini artırıyor olabilir. Uterusta bulunan bir rüptüre rağmen gebe kalmak ve tüm gebeliği sorunsuz geçirmek mümkün olabilir
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Histeroskopi sonrası gebelikte uterin rüptür: Olgu serisi
    (Galenos Yayınevi, 2017) Zeteroğlu, Şahin; Aslan, Melisa; Akar, Bertan; Bender, Rukiye Ada; Başbuğ, Alper; Çalışkan, Eray
    Gebelik sırasında uterin rüptürü hem anne hem fetüs için yüksek mortalite ve morbidite ile ilişkilidir. Miyomektomi ve septum rezeksiyonu gibi histeroskopik operasyonlar, bu operasyonu takip eden gebeliklerde uterin rüptür için bilinen risk faktörleridir. Bu çalışmada Şubat 2014 ve Kasım 2016 arasında Kocaeli Medical Park Hastanesi'ne başvuran dört infertil hasta sunulmaktadır. Üç hastanın histeroskopik septum rezeksiyonu komplikasyonsuz olarak tamamlanmış olup, dördüncü hastada histeroskopik miyomektomi sırasında 7-8 mm boyutunda bir rüptür tespit edilmiştir. Hastaların hepsi histeroskopiden bir yıldan daha az süre sonra gebe kalmışlardır. Uterin rüptürler ilk üç hastada 22., 38. ve 10. haftalarda gerçekleşirken, sonuncu hasta sorunsuz bir gebelik geçirmiş ve rüptür sezaryen sırasında fark edilmiştir. Histeroskopi ve gebelik arasında geçen sürenin kısalığı uterin rüptür riskini artırıyor olabilir. Uterusta bulunan bir rüptüre rağmen gebe kalmak ve tüm gebeliği sorunsuz geçirmek mümkün olabilir
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Lateral Ventrikül Boyutundaki Artış İle Fetal Merkezi Sinir Sistemi Anormallikleri Arasındaki Korelasyon
    (2017) Gümüştaş, Gökhan; Akar, Bertan; Çalışkan, Eray; Bender, Rukiye Ada; Özcan, Canan; Doğan, Ozan
    Giriş: Rutin anomali taraması sırasında lateral serebral ventriküllerin genişliğinin ultrasonla değerlendirilmesi önerilmektedir. Bu çalışmada 16-28 gebelik haftasında lateral ventrikül boyutları ile merkezi sinir sistemi (MSS) anormallikleri arasındaki ilişkinin saptanması amaçlanmıştır. Yöntem: Bu retropektif çalışmaya 2015-2016 yılları arasında kliniğimize ileri tetkik için başvuran 16-28 gebelik haftasındaki 1875 kadın dahil edildi. Fetal lateral ventriküller koroid pleksus glomus seviyesinde bilateral olarak ölçüldü. Ventriküllerin genişliği gestasyonel yaş, anne yaşı ve MSS anomalilerinin varlığı ile karşılaştırıldı. Ventriküler asimetrisite, izolasyon ve diğer ultrasonografik anomalilerle olan ilişki de analiz edildi. Bulgular: Anne yaşı, gestasyonel yaş ve fetal cinsiyet ile MSS anomalileri ve ventrikül genişliği arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı. (p>0.05). MSS anomalilerinin varlığı ile lateral ventrikülün büyüklüğü arasında kuvvetli bir ilişki saptandı (p<0.001). ROC eğrisi analizinde MSS anomalilerini saptamada anlamlı sağ ve sol ventrikül genişliğinin cut-off değerleri sırasıyla 9,25 mm (sensitivite % 61 ve spesifite % 98,7) ve 9,15 mm (sensitivite % 68,3 ve spesifite % 97,4) bulundu. Ventrikülomegali olan olguların %37.5'inde(n=15) izole ventrikülomegali ve %42,5'ünde(n=17) asimetrik ventrikülomegali saptandı. Tüm vakaların %2,1'inde(n=41) MSS anomalileri ile birlikte diğer ultrasonografik anormallikler saptandı. Sonuç: Ventrikülomegali MSS anomalileri için prognostik bir gösterge olabilir. Gebelik takibi sırasındaki kontrol muayenelerde her iki lateral serebral ventrikül genişliği de ölçülmelidir. Lateral ventrikül büyüklüğü cut-off değerinin belirlenmesi için ileri araştırmalara postpartum dönemi de dahil edilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Nuchal fold nomogram and relationship with heart and central nervous system anomalies
    (2017) Kaya, Aşkı Ellibeş; Başbuğ, Alper; Akar, Bertan; Bender, Rukiye Ada; Doğan, Ozan; Çalışkan, Eray
    Introduction: Nuchal fold thickness is the first trimester continuation of nuchal translucency in the second trimester. Thick nuchal fold is important in relation to some systemic diseases, including abnormal karyotype fetus.Material-Method: This is a cross-sectional retrospective study that has been performed among 1625 singleton pregnant women with gestational ages between 16-24 weeks that has taken place in Kocaeli Medical Park Hospital from years 2011-2017. We calculated nuchal fold lenght %5, %50, %95 percentile per week and draw nuchal fold nomogram. Results: It has been shown that there is a weak positive correlation between nuchal fold thickness and the gestational week (p: 0,001, r:0,18). In 1625 analysed patients, 50 patients had cardiovascular system (CVS) diseases and 32 patients had central nervous system (CNS) diseases. There was not a statistically significant relationship between nuchal fold thickness and CVS diseases (p= 0.98 and p<0.05). No statistically significant relationship was found between nuchal fold thickness and CNS diseases (p=0.55 and p<0.05).Conclusion: The increased nuchal fold thickness in fetuses with normal karyotype does not increase with fetal heart and central nervous system diseases
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Nukhal Fold Nomogramı, Kalp ve Santral Sinir Sis- tem Hastalıkları ile İlişkisi
    (2017) Kaya, Aşkı Ellibeş; Doğan, Ozan; Başbuğ, Alper; Çalışkan, Eray; Akar, Bertan; Bender, Rukiye Ada
    Amaç: Nukhal fold kalınlığı birinci trimesterda ölçülen ense saydamlığının ikinci trimesterda devamı niteliğindedir. Özellikle anormal karyotip olan vakalar dâhil edilirse bazı sistemik hastalıklarla ilişkisi ve detaylı ultrasound için bir uyarı niteliği taşıması açısından önemlidir. Yöntem: Çalışmamız 2011-2017 yılları arasında Kocaeli Medikal Park hastanesinde takipleri yapılmış 16-24 haftalar arasındaki 1625 tekil normal karyotipli gebelerden oluşmaktadır. Gebelerin detaylı ultrasonografileri yapıldı. Her hafta için %5, %50, %95 percentil nukhal fold kalınlıkları hesaplanarak nukhal fold nomogramı oluşturuldu. Bulgular: Gebelik yaşı ile nukhal fold kalınlığı arasında pozitif korelasyon tespit edildi (p: 0,001, r:0,18). Tüm hastalar içinde 50 fetusta kardiak hastalık, 32 fetusta santral sinir sistemi patolojisi saptandı. Nukhal fold kalınlığı ile kardiovasküler hastalık arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p= 0.98 and p<0.05). Nukhal fold kalınlığı ile santral sinir sistemi hastalıkları arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı (p=0.55 and p<0.05).Sonuç: Normal karyotipli fetuslarda nukhal fold kalınlığındaki artış, fetal kalp ve santral sinir sistemi hastalıkları ile artış göstermemektedir
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Uterine rupture in pregnancy subsequent to hysteroscopic surgery: a case series
    (Galenos Yayincilik, 2017) Zeteroğlu, Şahin; Aslan, Melisa; Akar, Bertan; Bender, Rukiye Ada; Başbuğ, Alper; Çalışkan, Eray
    Uterine rupture during pregnancy is associated with high mortality and morbidity rates in both the fetus and the mother. Hysteroscopic surgeries such as myomectomy and septum resection are known risk factors for uterine rupture in pregnancy following the operation. We present four infertile patients who were admitted to Kocaeli Medical Park Hospital between February 2014 and November 2016. Three of the patients underwent hysteroscopic septum resection without complication and one had hysteroscopic myomectomy and a 7-8 mm sized rupture was detected. All of the patients became pregnant in less than a year after the operations. The first three patients had uterine rupture at 22nd, 38th, and 10th week, which is the earliest rupture in the literature. The last patient had an uneventful pregnancy and the rupture was observed during cesarean section. A short interval between hysteroscopy and pregnancy may increase the risk of rupture. It may be possible to become pregnant despite rupture and not have any problems during the entire pregnancy.

| İstinye Üniversitesi | Kütüphane | Açık Bilim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


İstinye Üniversitesi, İstanbul, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim